Ormanlar yanarken yalnızca ağaçlar değil; binlerce canlı da yok oldu.
Bir kuşun kanadı, bir kirpinin yuvası, bir köpeğin kaçış yolu, bir ceylanın bakışı… hepsi o alevlerin içinde kayboldu.
Ama ne yazık ki bu çığlığa ses veren çok azdı.
Bir zamanlar Gezi Parkı eylemlerinde “mesele ağaçtı” diyenler vardı:
-
Pankartlar taşıyanlar,
-
Sosyal medyada slogan atanlar,
-
Kendini doğa savunucusu ilan edenler…
-
O gün meydanlarda olanlar, bugün nerede?
Bugün ormanlar yanıyor. Hem de kelimenin tam anlamıyla.
Ama aynı ses yok, aynı duyarlılık yok.
Ne hayvan hakları derneklerinden ses var, ne de sosyal medya hayvanseverlerinden.
Yangında telef olan canlıların adını bile anmadılar.
Oysa yanan sadece orman değildi.
Her ağaç, bir canın yuvasıydı.
Her çalı, bir adım atış mesafesiydi.
Her ot parçası, bir solukluk hayat demekti.
Ve şimdi, o sessizlik bir vicdan yangınına dönüştü.
Hayvan hakları, sadece sokaktaki kediyi beslemek değildir.
Gerçek hayvansever, sadece Instagram'da mama paylaşmaz.
Gerçek çevreci, sadece mitingde slogan atmaz.
Çünkü tutarlılık, yangınla sınanır.
Ve bugün, o sınavı geçemedik.
Sosyal medya “duyarlılığı” artık yalnızca bir gösteriye dönüştü.
Kameralar yoksa vicdan da yok.
Alevlerin içinde can veren yüzlerce hayvan, sadece birkaç satıra bile layık görülmedi.
Ama hâlâ geç değil.
Bugün, yanmış bir ormanın yerine bir cümle dik.
Bir hayvanın sessiz çığlığına kulak ver.
Çünkü kelimeler de koruyucu olabilir; yeter ki samimiyetle yazılsın.