Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Ersoy Hastanesi
Gölge Adam
Köşe Yazarı
Gölge Adam
 

Musluktan Mucize Çıkaranlar!

Su, insan hayatının en temel ihtiyacı. Ama bu memlekette artık içtiğimiz su bile ya kutsallaştırılıyor, ya da süslenip püsleniyor. İçmekten çok, inanıyoruz. Son örnek: Adana’da bir şahıs, bildiğimiz musluk suyunu “zemzem” diye satmış. Hem de beş ayda tam 90 milyon TL kazanmış. Evet, yanlış duymadınız. Musluk suyuna dua okuyup fahiş fiyata pazarlamak, bu ülkede büyük iş olmuş. Ama mesele sadece bir üçkâğıtçının vatandaşı kandırması değil. Aynı dönemde İstanbul Maltepe’de belediye, “Su Matik” adını verdiği bir sistem kurdu. Yine şehir şebekesinden alınan su, filtreleniyor; içine C vitamini ve bazı mineraller ekleniyor, sonra halka “vitaminli su” diye satılıyor. Ve işin asıl ilginç kısmı burada başlıyor. İstanbul’da evde kullanılan şehir şebekesi suyunun metreküp fiyatı 34,25 TL. Bir metreküp su, 1000 litre ediyor. Yani 1000 litre şehir şebekesi suyundan tam 53 adet 19 litrelik damacana çıkar. O hâlde, 53 damacana su, evde 34,25 TL’ye mal oluyor. Oysa Maltepe Belediyesi’nin Su Matik’te sattığı 19 litrelik “vitaminli su” 30 TL. Bu da demek oluyor ki: Maltepe Belediyesi, 1 m³ (1000 litre) şehir şebekesi suyunu Su Matik’te damacanaya koyup 1590 TL’ye satıyor. Hesap çok basit: 53 damacana x 30 TL = 1590 TL Oysa evde aynı 1000 litre su 34,25 TL. Tabii içine eklendiği söylenen vitamin ve minerallerin gerçek maliyetini bilemiyoruz. Ama aradaki fark uçurum gibi. Soruyorum: Zemzem diye su satmakla, vitamin diye su pazarlamak arasında ne fark var? Birinde sahte kutsiyet, diğerinde süslü sağlık vaadi… Ama ikisi de aynı yerden akıyor: şehir şebekesi. Şimdi diyecekler ki: “Ama biri dolandırıcı, diğeri belediye hizmeti.” Peki, vatandaşa gözünüzün içine bakıp şunu söyleyebiliyor musunuz: “Bu yaptığımız tamamen şeffaf, tamamen bilimsel, tamamen kamu yararına”? Bir musluk suyu “kutsal” diye satılır, diğeri “faydalı” diye servis edilir. İkisini ayıran tek şey etiket. Ama altında yatan zihniyet ortak: Algı yönet, inandır, sat. Bu ülkede artık su bile niyetle değil, pazarlama metniyle içiliyor. Üstelik bu vitamin ve minerallerin suya eklenme miktarı ve kalitesi de tartışmalı. Arıtılmış suyun zararları yalnızca “yetersiz mineral” meselesi değil; eklenen katkı maddelerinin vücutta nasıl bir etki yapacağı da belirsiz. Uzmanlar, arıtılmış suyun uzun süre tek başına tüketilmesinin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği konusunda uyarıyor. Çünkü bu sular, doğal minerallerinden arındırıldığı için kemik erimesi, diş çürümesi, büyüme geriliği gibi sorunlara zemin hazırlayabiliyor. Ayrıca, suyun pH değerinin düşürülmesi — yani suyun asidik hâle gelmesi — sindirim sistemi ve metabolizma sorunlarını tetikleyebiliyor. Klor gibi sudaki mikrop öldürücü doğal maddelerin yok edilmesi ise, suyu mikrop ve bakteri açısından daha riskli hâle getirebiliyor. Arıtma cihazlarının filtrelerinde kullanılan plastik ve kimyasalların kanserojen etkileri olabileceği, hormon sistemini bozarak tiroid hastalıklarına yol açabileceği de bilim çevrelerinde ciddi endişe konusu. Ve en önemlisi: Arıtılmış suya eklenen vitamin ve mineraller, doğal kaynak sularındaki dengeli yapıya sahip değil. Bu yüzden vücutta beklenen faydayı sağlamaktan çok, dengesizlik ve yan etki yaratma ihtimalleri yüksek. O vitaminlerin çoğu, sudan değil, sağlıklı ve dengeli beslenmeyle alınmalı. Oysa halkın ihtiyacı ne zemzem, ne de dozlanmış mineral. İhtiyacımız olan tek şey: temiz, güvenilir ve dürüstçe sunulmuş içme suyu. Ne mucize bekliyoruz, ne de vitaminle kandırılmak istiyoruz. Tüm bu riskler ve rakamlar ortadayken, suyun doğallığından ve sağlığımızdan ödün vermeden; temiz, doğal ve dengeli mineralli suya erişim sağlanmalı. Yoksa “temiz su içiyorum” derken, aslında sağlığımızı ve cebimizi satıyoruz.
Ekleme Tarihi: 02 July 2025 - Wednesday

Musluktan Mucize Çıkaranlar!

Su, insan hayatının en temel ihtiyacı. Ama bu memlekette artık içtiğimiz su bile ya kutsallaştırılıyor, ya da süslenip püsleniyor. İçmekten çok, inanıyoruz.

Son örnek: Adana’da bir şahıs, bildiğimiz musluk suyunu “zemzem” diye satmış. Hem de beş ayda tam 90 milyon TL kazanmış. Evet, yanlış duymadınız. Musluk suyuna dua okuyup fahiş fiyata pazarlamak, bu ülkede büyük iş olmuş.

Ama mesele sadece bir üçkâğıtçının vatandaşı kandırması değil. Aynı dönemde İstanbul Maltepe’de belediye, “Su Matik” adını verdiği bir sistem kurdu. Yine şehir şebekesinden alınan su, filtreleniyor; içine C vitamini ve bazı mineraller ekleniyor, sonra halka “vitaminli su” diye satılıyor.

Ve işin asıl ilginç kısmı burada başlıyor. İstanbul’da evde kullanılan şehir şebekesi suyunun metreküp fiyatı 34,25 TL. Bir metreküp su, 1000 litre ediyor.

Yani 1000 litre şehir şebekesi suyundan tam 53 adet 19 litrelik damacana çıkar. O hâlde, 53 damacana su, evde 34,25 TL’ye mal oluyor.

Oysa Maltepe Belediyesi’nin Su Matik’te sattığı 19 litrelik “vitaminli su” 30 TL.

Bu da demek oluyor ki:

Maltepe Belediyesi, 1 m³ (1000 litre) şehir şebekesi suyunu Su Matik’te damacanaya koyup 1590 TL’ye satıyor.

Hesap çok basit:

  • 53 damacana x 30 TL = 1590 TL

  • Oysa evde aynı 1000 litre su 34,25 TL.

Tabii içine eklendiği söylenen vitamin ve minerallerin gerçek maliyetini bilemiyoruz. Ama aradaki fark uçurum gibi.

Soruyorum: Zemzem diye su satmakla, vitamin diye su pazarlamak arasında ne fark var?
Birinde sahte kutsiyet, diğerinde süslü sağlık vaadi… Ama ikisi de aynı yerden akıyor: şehir şebekesi.

Şimdi diyecekler ki:

“Ama biri dolandırıcı, diğeri belediye hizmeti.”

Peki, vatandaşa gözünüzün içine bakıp şunu söyleyebiliyor musunuz:

“Bu yaptığımız tamamen şeffaf, tamamen bilimsel, tamamen kamu yararına”?

Bir musluk suyu “kutsal” diye satılır, diğeri “faydalı” diye servis edilir. İkisini ayıran tek şey etiket. Ama altında yatan zihniyet ortak: Algı yönet, inandır, sat.

Bu ülkede artık su bile niyetle değil, pazarlama metniyle içiliyor.

Üstelik bu vitamin ve minerallerin suya eklenme miktarı ve kalitesi de tartışmalı. Arıtılmış suyun zararları yalnızca “yetersiz mineral” meselesi değil; eklenen katkı maddelerinin vücutta nasıl bir etki yapacağı da belirsiz. Uzmanlar, arıtılmış suyun uzun süre tek başına tüketilmesinin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği konusunda uyarıyor. Çünkü bu sular, doğal minerallerinden arındırıldığı için kemik erimesi, diş çürümesi, büyüme geriliği gibi sorunlara zemin hazırlayabiliyor.

Ayrıca, suyun pH değerinin düşürülmesi — yani suyun asidik hâle gelmesi — sindirim sistemi ve metabolizma sorunlarını tetikleyebiliyor. Klor gibi sudaki mikrop öldürücü doğal maddelerin yok edilmesi ise, suyu mikrop ve bakteri açısından daha riskli hâle getirebiliyor.

Arıtma cihazlarının filtrelerinde kullanılan plastik ve kimyasalların kanserojen etkileri olabileceği, hormon sistemini bozarak tiroid hastalıklarına yol açabileceği de bilim çevrelerinde ciddi endişe konusu.

Ve en önemlisi: Arıtılmış suya eklenen vitamin ve mineraller, doğal kaynak sularındaki dengeli yapıya sahip değil. Bu yüzden vücutta beklenen faydayı sağlamaktan çok, dengesizlik ve yan etki yaratma ihtimalleri yüksek. O vitaminlerin çoğu, sudan değil, sağlıklı ve dengeli beslenmeyle alınmalı.

Oysa halkın ihtiyacı ne zemzem, ne de dozlanmış mineral.
İhtiyacımız olan tek şey: temiz, güvenilir ve dürüstçe sunulmuş içme suyu.

Ne mucize bekliyoruz, ne de vitaminle kandırılmak istiyoruz.

Tüm bu riskler ve rakamlar ortadayken, suyun doğallığından ve sağlığımızdan ödün vermeden; temiz, doğal ve dengeli mineralli suya erişim sağlanmalı. Yoksa “temiz su içiyorum” derken, aslında sağlığımızı ve cebimizi satıyoruz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve oncememleket.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.