Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun istifası, Türkiye siyasetinde sıradan bir görev değişimi olarak görülmemeli. Bu karar, CHP’nin yerel yönetimlerle kurduğu bağın, iç demokrasi anlayışının ve kriz yönetim kapasitesinin sorgulanmasına neden olan kritik bir kırılma anı.   Uzun yıllardır Aydın’da güçlü bir figür olarak bilinen Çerçioğlu’nun ayrılığı, parti içinde daha derinlerde yaşanan bir çözülmenin işareti olabilir. Yaptığı açıklamada üç temel noktaya dikkat çekti:   • CHP içinde süregelen anti-demokratik uygulamalar nedeniyle artık “aynı yolda yürümenin” imkânsız hale geldiğini söyledi.   • Defalarca çözüm aramasına rağmen sonuç alamadığını, üstelik hem kendisinin hem ailesinin hedef haline getirildiğini belirtti.   • Kamu ahlakı, dürüstlük ve yasalar çerçevesinde hizmet ilkesinden taviz vermeyeceğini vurguladı.   Bu ifadeler, yalnızca kişisel bir kırgınlığı değil; parti içindeki yönetim anlayışına yönelik sert bir eleştiriyi de barındırıyor. CHP’nin son yıllarda yerel yönetimlerde elde ettiği başarılar, partiye moral kazandırsa da, içerideki fikir ayrılıklarının ve güç çekişmelerinin bu başarıyı gölgeleyebileceği açıkça görülüyor.   Çerçioğlu’nun istifası, parti yönetiminin yereldeki güçlü aktörlerle kurduğu ilişkinin ciddi biçimde sorgulanmasına yol açacak. “Lider mi önemli, örgüt mü?” sorusu bir kez daha gündeme gelirken, CHP’nin bu krizden çıkış biçimi yalnızca Aydın’da değil, ülke genelinde de siyaset dengelerini etkileyebilir.   Kimi zaman bir istifa, bin kelimeden daha fazlasını anlatır. Bu istifa da tam olarak öyle. CHP’nin önünde şimdi, kendi iç mekanizmalarını gözden geçirme ve sahadaki güçlü isimlerle yeni bir güven köprüsü kurma sınavı var. Bu sınav, yalnızca yerel seçim sonuçlarını değil, partinin gelecekteki yol haritasını da belirleyecek.