Türkiye’nin terörle mücadelesinde tarihi bir eşiğe gelindi. 40 yılı aşkın süredir ülkenin güvenliğini tehdit eden, binlerce cana mal olan PKK’nın silahlı faaliyetlerini sonlandırma ve kendini feshetme kararı aldığına dair bilgiler kamuoyuna yansıdı. Bu gelişme, her ne kadar temkinli bir şekilde ele alınması gerekse de, Türkiye’nin terörle mücadelesinde geldiği noktayı ve devlet aklının etkisini ortaya koyuyor.
Son 20 yılda Türkiye, terörle mücadelede sadece güvenlik eksenli bir anlayışı değil, çok katmanlı ve uzun vadeli bir stratejiyi benimsedi. Sınır ötesi operasyonlar, istihbarat gücünün artması, bölgesel diplomasi ve halkı kazanmaya dönük sosyal projeler, PKK’nın alanını daralttı. Bugün örgüt, yalnızca askeri olarak değil, siyasi ve ideolojik olarak da ciddi bir çöküş yaşıyor.
Ancak bu süreçte dikkatli olunması gereken noktalar var. Terör örgütleri yalnızca silahla değil, ideolojiyle, medya yoluyla, şehir yapılanmalarıyla ve dijital propaganda ile de varlık gösterir. PKK’nın sahneden çekilmesi, gerçek bir tasfiye ancak tüm bu unsurların ortadan kaldırılmasıyla mümkün olabilir. Bu noktada devletin kararlılığı sadece dağda değil; okulda, sosyal medyada, gençlerin zihninde ve uluslararası alanda da sürmelidir.
Devletin bu süreci yönetirken göstereceği sağduyu ve kararlılık, milletin beklentisidir. Zira güçlü devlet olmak, sadece sahada kazanmakla değil, kalıcı barışı inşa etmekle ölçülür. PKK'nın kendini feshetme kararı, Türkiye’nin teröre karşı verdiği uzun mücadelede devlet aklının ve sahadaki gücünün doğal bir sonucu olarak okunmalıdır.
Elbette “Devlet neden masaya oturuyor?”, “Bu bir taviz midir?” gibi sorular da gündeme geliyor. Bu sorular, yaşanmış acıların, kayıpların ve hafızalarda taze duran travmaların yansımasıdır.
Ancak bugünkü Türkiye, artık terör karşısında geri adım atan değil, masada da sahada da inisiyatifi elinde tutan bir devlettir. Bu nedenle bu gelişmeyi bir zaaf değil, devlet aklının ve devletin devredeki gücünün yansıması olarak değerlendirmek gerekir.
Silahlar susarken, milletin sesi daha da gür çıkacaktır. Gerçek zafer ise o silahların bir daha ne dağda, ne şehirde, ne de dijital mecralarda yer bulamamasını sağlamaktır.